Tanrı Maitreya
17 Haziran 2005
BEN Maitreya size gelen. İletişimimizin tatlı anı gelmiştir. Ve ben Bilgilerimi ve düşüncelerimi sizinle paylaşmak için geldim. Dünyanızda sizi çevreleyen şeylerde her zaman İlahi tezahürleri bulabilirsiniz. Tanrı’dan olmayanı da her zaman bulmak mümkündür. Dünyanızda şimdilik Tanrı’dan olmayan çoğunluktadır. Sizin dünyanız İlahi Dünyaya ait değildir. Çok eskiden dünyanız yoğun değildi ve dünyanızın titreşimleri İlahi Titreşimlere yakındı. Bu milyonlarca yıl önceydi. İnsan yoğun bedene sahip değildi. Ve etrafındaki her şey bir cennet bahçesi gibiydi. İnsan bir bitki gibi yaşardı. İnsanın bilinci günahsızdı. Ve her şey iyi idi. Ufak bir şey dışında. İnsan akla sahip değildi. Ve insan akla sahip olmadığı için yaratamıyordu. Yaratamadığı için de gelişemiyordu. İnsanın yaşamı hayvanların yaşamına benziyordu. Yüce Kozmik Güçlerin, akla sahip olmadığı için gelişemeyen insanın yaşamını destekleme imkânları artık yoktu. Bu yüzden Güneşin Oğulları, Bilgeliğin Oğulları insanların bedenlerine indi ve onlara akla sahip olma imkânı verdiler. Aklın ateşi, Ateşin yardımı sayesinde insan Tanrı gibi yaratma becerisine kavuştu. Efsaneyi şu anki bilinç seviyeniz, tarihinizi en doğru anlayacak şekilde veriyorum. Sizin maddeye düşmeye başladığınız an. Aklın yeteneklerini kullanması sayesinde insan, İlahi Kaynağından bedenine akan enerjiyi nasıl kullanacağına seçme becerisine kavuşmuştur.
Âdem ve Havva ile ilgili efsaneyi biliyorsunuz. Havva’yı baştan çıkaran yılanı biliyorsunuz. Fakat bunun sizin dışınızda olan bir şey olduğunu düşünüyorsunuz. Aslında öyle de olmuş. İnsan aklını dışarıdan almıştır. Aklın Üstatları, Bilgelik Üstatları onları akılla donatmak için insanların bedenlerine inmişlerdir. Bu olaya kadar insanın aklı yoktu. Ama bu olaydan sonra insan kendisinin bilincine vardı. Seçimleri bilinçli olarak yapmaya başladı. Ve akla kavuşmasıyla birlikte insan karma yaratmaya başladı. Bitkilerin ve hayvanların karması yoktur. Eylemlerin bir sonucu olarak karma yalnızca akla sahip varlıklara mahsustur. Bu yüzden aklını elde ettikten sonra insan tüm davranışları için Dünya’da yaptığı her şey için sorumlu olmuştur.
Bu yüzden akıl, insanın en büyük mutluluğu ve aynı zamanda en büyük mutsuzluğu olmuştur.
Sezgisel olarak insan kendisiyle olup biten her şey için onun dışında birisinin sorumluluk taşıdığından her zaman şüphelenmiştir. Bu hem doğru hem de yanlıştır.
Çünkü insan aklını elde ettikten sonra bu akıl onun ayrılmaz bir parçası olmuştur. Ve o artık kendisiyle olup bitenler hakkında kimseyi suçlayamaz. İnsan İlahi Enerjiyi, İlahi tasavvuruna göre yönlendirmediği her zaman karma yaratmıştır. İlahi Enerji yoğunlaşmış ve insanı çevreleyen dünyayı şekillendirmiştir. Maddi dünya bu şekilde yaratılmış ve karma böyle oluşmuştur.
Ve insan, başına gelen dertler için dış güçleri Lüsiferi ve düşen melekleri suçlayabilir. Diğer efsanelerde başka isimlere rastlanabilir.
Fakat eğer insan akla kavuşmasaydı, Tanrı’nın insanı yaratırken tasavvur ettiği şekle uymazdı. Ve İlahi Tasavvura uymadığı için dünya evrimini yok etme konusu bile durmuştur.
Bu yüzden kendisine ait tüm günahlar için evrimleşmesine devam etme imkânı vermiş olanları suçlamak mantıksızdır. Gerçekten de insan Akıl Aleviyle donatıldıktan sonra, yanlış davranışların sonuçları, kişiye olduğu kadar kişiye kendisinden bir parça vermiş Üstada da yüklenmeye başlamıştır. Bu yüzden her şey iç içe girmiş ve her şey ancak insanın yarattığı illüzyonda oyun oynamaktan bıktıktan, var olan ve ona ayrılmış Yüce Yolun farkına vardıktan sonra çözülebilir.
Akıl, insanın en büyük cezası ve aynı zamanda akıl, insanın fiziksel dünyadan araftan geçmesi gibi İlahi olmayan her şeyden arınması ve nihayet olması gereken Tanrı-İnsan olma imkânı sunmaktadır.
Sizin bilincinizde ilerlemeniz için gereken anahtar vardır. Başınıza gelen dert ve kazalar için sizin dışınızda birilerini suçlamaya devam edinceye dek, sizler olumlu değişikliklere götürmeyen pozisyonda kalacaksınızdır. Yakın tarihte olan ve yüz binlerce insanın hayatını alan kasırga için kimin suçlu olduğu konusunda çok uzun süre tartışabilirsiniz. Ama ellerinizi sıvamadığınız ve bu kasırganın sonuçlarını düzeltme işine başlamadığınız sürece hiçbir şey değişmeyecektir.
Bu yüzden şu anda sizin için en önemli olan şey, kendi dışınızda birilerini suçlama pozisyonunun yapıcı bir pozisyon olmadığını anlamanızdır. Hayatınızda olup biten her şey için kendi dışınızda kimsenin sorumlu olmadığını anlamanız gerekir. Ve ondan sonra yüzlerce ve binlerce bedenlenme boyunca yarattığınız karma yumağını çözmeye başlamanız gerekir. Dünya’da bulunduğunuz her saniye, dış bir olayı bilincinizde aşarken ve etrafınızda olup biten her şeye karşı doğru içsel tavır oluştururken sizler karma dönüştürüyorsunuzdur.
Bu yüzden kendi dışınızda suçlayacak birilerini aramaktan ne kadar çabuk vazgeçerseniz kendi kendinize koyduğunuz uzay ve zaman sınırlamalarını o kadar daha çabuk aşabilirsiniz.
Dünya büyük bir karınca yuvası gibidir. Ve Dünya’da her birey gezegendeki tüm canlı varlıklara bağlıdır. Bizim görevimiz karınca yuvasını aydınlatan ve yaşam Işınları gönderen güneşe benzer. Ve bu Işınlar uyanmanızı, gece boyunca tutulmuş eklemlerinizi ovmanızı, hareket etmenizi ve yapmanız gereken işe başlamanız yönünde sizi zorluyor.
Ve Dünya gezegenindeki evriminiz boyunca keskinleştirdiğiniz tamamen eşsiz aletiniz bir ceza olmaktan çıkıyor ve bir nimete dönüşüyor. Çünkü aklınız sayesinde İlahi bilincin yüksekliklerine ulaşabilirdiniz. Zira Dünya gezegendeki bedenlenmeleriniz boyunca elde ettiğiniz tümüyle eşsiz deneyiminiz olmadan oraya çıkamazsınızdır. Sizi maddeselliğin derinliklerine daldıran şey aklınızdı ve maddeselliğin derinliklerinden sizi yukarı çıkartacak olan yine sizin aklınızdır. Ve maddesel dünyadaki gezileriniz boyunca elde ettiğiniz aklınızın İlahi özellikleri kalacak ve sizinle beraber diğer, İlahi Dünya’ya geçeceklerdir. Aklınızın alt özelliklerinden, fani aklınızdan ise kendiniz vazgeçmeniz gerekir.
Bu yüzden göreviniz, kendi içinizde Tanrı’dan olan ile kendinizin yarattığı bu dünyaya ait olanı birbirinden ayırmayı öğrenmektir. Fiziksel dünyanız kendinizi iyi hissettiğiniz ana yuvasına benziyor. Ama er ya da geç yuvanızdan ayrılmanız gereken an geliyor. Çünkü sizler büyüyüp, kanat açmaya ve uçmaya hazırsınızdır. Bilincinizde sahip olduğunuz her türlü dogmayı aşın. Her kuş yumurtadan çıkmadan önce kendi çabalarıyla kabuğu delmek zorundadır. Bu yüzden vazifeniz ve öncelikli göreviniz kendi çabalarınızla, dogmaların kabuğunu kırmanız ve tüm efsanelere tarafsız bir gözle bakma becerisini kazanmanızdır. Dünya gezegeninde yürümeyi seçtiğiniz yoldan geçmek için sizi baştan çıkartan yılan, aklınızdır. Ve aklınız size daha Yüce Yolu seçmenizi öğretecek Bilgelik yılandır. Dogmaların ve cehaletin kabuğunu kırmak için çaba göstermeye başlamanız gereken zamanın sizin için gelip gelmediği hakkında bir düşünün. Yılanın çift anlamlı sembolü üstünde düşünün. Baştan çıkartan yılan ve Bilgelik yılanı.
Sizler aşağıya doğru iniyordunuz ve artık şimdi yukarıya çıkma zamanı gelmiştir.
BEN Maitreya, sizin Öğretmeniniz